17. yüzyılın ilk yarısında bir şömine karşısında mayışmış miskin bir filozof düşünüp duruyordu. Emin olabileceği tek bir şey arıyordu. Düşüncelerini toplamak için yıllar yılı yaban ellerde gezmiş durmuştu. Tek bir soruya cevap verebilmekten fazla bir derdi yoktu. Varlığından şüphe edemeyeceği tek bir nirengi noktası peşindeydi. Ellerini gözlerinin önüne kaldırıyor ve bunların var olduğundan nasıl emin olabileceğini sorguluyordu. Her şeyi ama her şeyi sorguya çekiyor ve bütün bunların bir düş olmadığına inanmaya çalışıyordu. Belki de bir tımarhanede elleri zincirlerle paslı bir direğe bağlanmış düpedüz bir deliydi ve “Evreka!” diye bağırırsa hemşireler odasına hücum edecekti.
Sahnedeyim, Öyleyse Varım
Sahnedeyim, Öyleyse Varım
Sahnedeyim, Öyleyse Varım
17. yüzyılın ilk yarısında bir şömine karşısında mayışmış miskin bir filozof düşünüp duruyordu. Emin olabileceği tek bir şey arıyordu. Düşüncelerini toplamak için yıllar yılı yaban ellerde gezmiş durmuştu. Tek bir soruya cevap verebilmekten fazla bir derdi yoktu. Varlığından şüphe edemeyeceği tek bir nirengi noktası peşindeydi. Ellerini gözlerinin önüne kaldırıyor ve bunların var olduğundan nasıl emin olabileceğini sorguluyordu. Her şeyi ama her şeyi sorguya çekiyor ve bütün bunların bir düş olmadığına inanmaya çalışıyordu. Belki de bir tımarhanede elleri zincirlerle paslı bir direğe bağlanmış düpedüz bir deliydi ve “Evreka!” diye bağırırsa hemşireler odasına hücum edecekti.